IMDB Puanı: 8.4/10
Süre: 93 dakika
Yönetmen: Vittorio De Sica
Oyuncular: Sergio Leone, Enzo Staiola, Lamberto Maggiorani, Eolo Capritti, Giulio Battiferri
Senaryo:
Vittorio De Sica, Oreste Biancoli, Gerardo Guerrieri, Suso Cecchi D\'amico, Cesare Zavattini, Adolfo Franci, Suso Cecchi D'amico
Yapımcı: Vittorio De Sica, Giuseppe Amato
Yapımcı: Vittorio De Sica, Giuseppe Amato
Bisiklet
Hırsızları”nda savaş sonrası dönemde, Roma banliyölerinde yaşayan insanların
dramına tanık olmaktayız. Lamberto Maggiorani’nin
canlandırdığı Antonio Ricci, işsizdir ve bir işveren, bisikleti
olan birine iş vereceğini duyurmuştur. Antonio, evdeki eşyaları satarak zar zor
bir bisiklet edinir ve işe alınır. Ancak bisikleti, yine yoksul bir genç tarafından
çalınır ve Antonio işini kaybeder. Bir bisiklet, bir teneke parçası Antonio’nun
ve ailesinin hayatını altüst etmeye yetmiştir. Film, Antonio’nun kiliselerden
batakhanelere ve yoksul mahallelere uzanan bir güzergâhta, çalınan bisikletini
aramasıyla sürer ve Antonio’nun da başka birinin bisikletini çalmaya karar
verip de başarısız oluşuyla sona erer. Bu haliyle film, klasik bir başlangıç ve
finale sahip değildir, tarihsel çözümlemeleri kapsayan bir nitelik taşımaz,
sıradan hayatlara ilişkin bir kesittir yalnızca. İzleyici her gün
rastlayabileceği türden bir yaşanmışlıkla karşılaşmış, belki içsel bir acıyı
kendi ruhunda da hissetmiş ve film bittiğinde yeniden yaşama dönmüştür. Üzerine
yoğunlaşacağı düşünsel bir yük edinmeyen izleyici, bir yaşamsallık düzleminden
diğerine savrulur ve hissettikleri ele gelmeyen bir melankolidir aslında.
İtalyan yeni-gerçekçiliği üretim ilişkilerine ve sınıf bilinci teorilerine
temas etmez ve belki de eleştiriye uğradığı temel nokta burada yatmaktadır.
“Bisiklet Hırsızları” toplumcu bir yapıt olmasına rağmen sol görüşlü
eleştirmenlerin tepkisini çekmiştir. Eleştiriler, filmin, yoksul insanları
sefil, aciz ve çıkarcı bir karakterle, dokunaklı bir şekilde betimlediği
yönündedir. Acıklı ve melodramatik anlatı, yoksul halkın direnme ve dayanışma
niteliklerini görmezden gelmektedir. Ancak yönetmen, bu etkiyi özellikle
vurgulamış olabilir. Sonuçta seçtiği anlatım tarzıyla savaşın yıkıma uğrattığı
insan ruhunu betimlemeye çalıştığı için yönetmene hak verebiliriz. Örneğin
Antonio Ricci, bisikletini arayışı esnasında, tüm saygısına rağmen kilisenin
altını üstüne getirmiş ve ayindeki huzuru bozmaktan kaçınmamıştır. Bu noktada
yönetmenin tümüyle acıklı ve aciz bir yoksulluk metaforu kullandığını iddia
etmenin haksızlık olduğunu söyleyebiliriz.
Siyah Beyaz
filmdeki o masumane yüzler, İkinci Dünya
Savaşı sonrası İtalya ve Avrupai
mantalitenin yer aldığı Bisiklet Hırsızlarında Antonio Ricci ve küçük oğlu Bruno ile bir arayış, bir yitirilişi geri kazanma duygusu
yatıyor. Yeni Gerçekçiliğin basit konuları ele aldığını ve sokağa taşan kamera
açılarıyla ve de düşük bütçeli yapımlarını düşündüğümüzde filmin dönemin o
şartlarına rağmen yıllar sonra da raflarda yerini alabilmesi De
Sica‘nın başarısını ortaya koymaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder