16 Ocak 2013 Çarşamba

BİSİKLET HIRSIZLARI(1948)

IMDB Puanı: 8.4/10 
Yapım: 1948 - İtalya
Tür: Dram,  Suç
Süre: 93 dakika
Yönetmen:  Vittorio De Sica
Senaryo:

               Bisiklet Hırsızları”nda savaş sonrası dönemde, Roma banliyölerinde yaşayan insanların dramına tanık olmaktayız. Lamberto Maggiorani’nin canlandırdığı Antonio Ricci, işsizdir ve bir işveren, bisikleti olan birine iş vereceğini duyurmuştur. Antonio, evdeki eşyaları satarak zar zor bir bisiklet edinir ve işe alınır. Ancak bisikleti, yine yoksul bir genç tarafından çalınır ve Antonio işini kaybeder. Bir bisiklet, bir teneke parçası Antonio’nun ve ailesinin hayatını altüst etmeye yetmiştir. Film, Antonio’nun kiliselerden batakhanelere ve yoksul mahallelere uzanan bir güzergâhta, çalınan bisikletini aramasıyla sürer ve Antonio’nun da başka birinin bisikletini çalmaya karar verip de başarısız oluşuyla sona erer. Bu haliyle film, klasik bir başlangıç ve finale sahip değildir, tarihsel çözümlemeleri kapsayan bir nitelik taşımaz, sıradan hayatlara ilişkin bir kesittir yalnızca. İzleyici her gün rastlayabileceği türden bir yaşanmışlıkla karşılaşmış, belki içsel bir acıyı kendi ruhunda da hissetmiş ve film bittiğinde yeniden yaşama dönmüştür. Üzerine yoğunlaşacağı düşünsel bir yük edinmeyen izleyici, bir yaşamsallık düzleminden diğerine savrulur ve hissettikleri ele gelmeyen bir melankolidir aslında. İtalyan yeni-gerçekçiliği üretim ilişkilerine ve sınıf bilinci teorilerine temas etmez ve belki de eleştiriye uğradığı temel nokta burada yatmaktadır. “Bisiklet Hırsızları” toplumcu bir yapıt olmasına rağmen sol görüşlü eleştirmenlerin tepkisini çekmiştir. Eleştiriler, filmin, yoksul insanları sefil, aciz ve çıkarcı bir karakterle, dokunaklı bir şekilde betimlediği yönündedir. Acıklı ve melodramatik anlatı, yoksul halkın direnme ve dayanışma niteliklerini görmezden gelmektedir. Ancak yönetmen, bu etkiyi özellikle vurgulamış olabilir. Sonuçta seçtiği anlatım tarzıyla savaşın yıkıma uğrattığı insan ruhunu betimlemeye çalıştığı için yönetmene hak verebiliriz. Örneğin Antonio Ricci, bisikletini arayışı esnasında, tüm saygısına rağmen kilisenin altını üstüne getirmiş ve ayindeki huzuru bozmaktan kaçınmamıştır. Bu noktada yönetmenin tümüyle acıklı ve aciz bir yoksulluk metaforu kullandığını iddia etmenin haksızlık olduğunu söyleyebiliriz.
               Siyah Beyaz filmdeki o masumane yüzler, İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya ve Avrupai mantalitenin yer aldığı Bisiklet Hırsızlarında Antonio Ricci ve küçük oğlu Bruno ile bir arayış, bir yitirilişi geri kazanma duygusu yatıyor. Yeni Gerçekçiliğin basit konuları ele aldığını ve sokağa taşan kamera açılarıyla ve de düşük bütçeli yapımlarını düşündüğümüzde filmin dönemin o şartlarına rağmen yıllar sonra da raflarda yerini alabilmesi De Sica‘nın başarısını ortaya koymaktadır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder